yedirmek

yedirmek
(-i, -e) yemek 的使动态: çocuğu \yedirmek 喂孩子, 给孩子喂饭 rüşvet \yedirmek 贿赂, 收买, 行贿 yağı hamura \yedirmek 把油掺合到面里 Tavuklara buğday yediriyor. 他给鸡喂麦子。Amcam atının güçlü olması için bol yulaf yediriyor. 我叔叔用很多燕麦把马喂得膘肥体壮。Bütün servetini bu kıza yedirdi. 他把自己的所有财富都花到了这个姑娘身上。
◇ yedirip içirmek 供给饮食, 养活, 赡养, 供养

Türkçe-Çince Sözlük. 2014.

Игры ⚽ Нужен реферат?

Look at other dictionaries:

  • yedirmek — i, e 1) Yemesini sağlamak 2) Ağzına yiyecek vermek, beslemek, karnını doyurmak Çocuğu yedirmek. 3) Bir şeyi azar azar başka bir şeyin içine karıştırarak belli olmayacak duruma getirmek Yağı hamura yedirmek. 4) Bir fazlalığı herhangi bir biçimde… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yağ yedirmek — azar azar ekleyerek katıldığı malzemeyle yağın iyice bütünleşmesini sağlamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • para yedirmek — 1) gereksiz olarak başkasına çok para harcamak 2) rüşvet vermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • lafını yedirmek — iddialı olarak söylediği sözü geri alma zorunda bırakmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • TEHVİS — Yedirmek, yemek yedirmek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • aşatmak — yedirmek, etâm etmek, okulmak; aşamak iza …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • beslemek — i 1) Yiyecek ve içeceğini sağlamak Okulun artıklarıyla otuz kişiden fazla insan besliyorduk. H. E. Adıvar 2) Yedirmek Pembe ekmekler kızartacak, üstlerine tereyağı, reçel, havyar sürecek, onu eliyle besleyecekti. H. E. Adıvar 3) Semirtmek 4)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çiğnemik — is., ği Ağızda çiğnenip çıkarılan yemek Çocuklara çiğnemik yedirmek zararlı bir alışkanlıktır …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • doyurmak — i 1) Açlığını gidermek Saatlerce karnımı doyuracak bir köy aramış, bulamamıştım. S. F. Abasıyanık 2) Geçindirmek, yaşamasını sağlamak Bu topraklar milyonlarca kişiyi doyurabilir. 3) Bir maddenin içine alabileceği kadar başka bir madde katmak 4)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • laf — is., Far. lāf 1) Söz, lakırtı Ben lafımı bitirmeden o atıldı. 2) Sonuçsuz, yararı olmayan söz Onun söyledikleri laftan ibaret. 3) Konuşma 4) Konu, mevzu, bahis Lafı değiştirdi. 5) ünl. Öyle şey olamaz, bu sözün hiçbir değeri yok anlamlarında… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • para — is., ekon., Far. pāre 1) Devletçe bastırılan, üzerinde değeri yazılı kâğıt veya metalden ödeme aracı, nakit 2) Kazanç Balıkçılıkta para vardır ama dalgıçlık kadar genç işidir. S. F. Abasıyanık 3) esk. Kuruşun kırkta biri Birleşik Sözler para… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”